İşbirliği içinde çalışan ekipler silolara karşı

Dijitalleşme sürecinde şirketlerin sağlıklı adımlar atılabilmesi için çalışanların düşünce yapılarını değiştirmesi, dijital düşünmenin getirdiği kriterlere uyum sağlaması gerektiğinin altını birçok kere çizdik. Kriz dönemlerinde de şirketlerin normal şartlardan daha hızlı aksiyon alması gerektiğini artık hepimiz biliyoruz ve hatta birçoğumuz Covid-19 pandemisi sürecinde bu durumu deneyimledik. Bugünün şartlarında sağlam bir dijitalleşme stratejisi ve bu stratejiyi uygulayabilecek dijital düşünebilen yönetici ve çalışanları olan şirketlerin birkaç adım önde olduğu da tecrübeyle sabit.

Dijital düşünme kriterlerinden biri olan ‘farklı ekipler ile iletişim içerisinde olmak’ da aslında tam olarak bu konuyu ifade ediyor. İş yapış şekillerindeki zorunlu değişim öncesinde de aslında bu konuda pek çok şirkette kritik adımlar atılmaya başladıysa da kemikleşmiş kurum kültürünün aşılamamasından kaynaklı kimi sorunlar yaşanıyordu.

Bölümler arası yetersiz iletişim bir şirketin en önemli sorunlarından biri haline gelebilir. Özellikle de dijital dönüşüm stratejisinin belirlenmesi ve yol haritasının çizilmesi aşamasında, şirketin tüm bölümlerinin bir arada karar verebileceği, ortak ihtiyaçların belirlenerek zaman ve maliyet avantajı yaratacak çözümler ortaya konması son derece kritik. Ancak silolar halindeki yapılarda bu neredeyse imkansız.

Artık uzun vadeli planların işe yaramadığı, ihtiyaçlar doğrultusunda anlık karar verilmesi, hızlı aksiyon alınması gereken ve ekipler arasında kesintisiz iletişim ile hem çalışan hem de müşteri beklentilerine cevap verilebilecek bir çağdayız.

İki yıldır gerçekleştirdiğimiz Dijital Düşünme Araştırması’nın sonuçları da bu konuyu destekler nitelikte. 2020 yılında gerçekleştirdiğimiz ilk araştırmanın katılımcılarına göre dijital düşünmenin getirdiği kriterlerden ‘iletişime açık olmak’ (%62,5) şirketlerde en geçerli kriter olarak karşımıza çıkarken 2021 yılında ilk sırayı ‘hiyerarşi yerine sosyal ağlarla birbirine bağlı ve sürekli iletişim halinde olmak’ (%62) alırken, bunu sırasıyla ‘iletişime açık olmak’ (%58,7) ve ‘uzun dönemli planlar yerine deneyime dayalı çözümler üretmek’ (%53,3) izledi. Dijital düşünmenin bir diğer kriteri olan ‘silolar şeklinde çalışmak yerine farklı ekipler ile iletişim içerisinde olmak’ ise her iki araştırmada da yüzde 50’ler seviyesindeydi. Benzer şekilde katılımcılara şirketlerinde dijital düşünmenin bileşenlerinden hangilerinin var olduğunu sorduğumuzda ‘ekipler arası işbirliği’ (%63) ilk sırada yer aldı.

Bütün bu sonuçlar bize ortak karar alma, ekipler arası işbirliği ve etkili iletişim ile çalışan katılımı gibi dijital düşünme bileşenlerinin şirketin dijital dönüşüm sürecinde etkin olarak kullanılmaya başlandığını gösteriyor. Verimliliği artırmak, müşteri beklenti ve ihtiyaçlarını daha hızlı karşılamak, kısacası çözüm üretmek için ihtiyaç duyulan araçları, teknolojileri belirlemek üzere farklı bölümlerin ve tüm çalışanların işbirliği içerisinde olması gerekiyor.

Bu aşamada şirketlere de önemli bir görev düşüyor; tüm çalışanların dijitalleşmenin gerektirdiği düşünme şekline sahip olmasını sağlamak. Çalışanların yenilikçi yaklaşımları benimsemesini teşvik etmek için güncel veriler sunarak dijital düşünme açısından gelişmelerine destek olmak bunların başında geliyor. Dijital dönüşüm sürecinde çözülmesi gereken sorunlar için paydaşların bir araya gelmesini teşvik etmek, ‘birlikten kuvvet doğar’ yaklaşımıyla hareket etmeye yönlendirmek gibi deneyime dayalı ve sürekli bilgilendirmelerle iletişim yaratmak da bir başka yöntem olarak karşımıza çıkıyor. Çalışanların değişen durumlara hazırlıklı olarak sürekli yenilenmesinin temelinde de bu düzenli bilgilendirme yatıyor.

Sonuç olarak, dijital olgunluğa giden yolda çözüm sadece çalışanlar arasındaki iletişim, işbirliği ya da paylaşım ile sınırlı değil. Her konuda olduğu gibi burada da eğitim her şeyin başı ve şirketlerin bu konuda mutlaka elini taşın altına koyarak, yine şirketlerini başarısı ve sağlığı için önemli adımlar atması gerekiyor. Peki, şirketler bu konuda neler yapabilir?

Çalışanlarınızın işbirliği içerisinde çalışması birçok sorunu ortaklaşa çözmek, pek çok ihtiyaca cevap vermek adına yardımcı bir unsur. İşbirliği olanaklarını artırıcı ortamlar sunmak bu nedenle önemli.

Müşterilerin iç görülerinden beslenen ekipler müşteriyi merkeze alan şekilde çalışmalarını yürütürken, süregelen davranış şekillerini de değiştirecektir.

Hem kendinizin hem de çalışma arkadaşlarınızın bilgilerini güncel tutmak kadar, yeni yetenek kazanımları için mikro öğrenme gibi modelleri gündelik hayatın birer parçası haline getirmeniz yeni ve gelişen şartlara hızla uyum sağlamanıza yardımcı olur.