Büyük Yıkım ve Devamlı Dönüşüm 

Geçtiğimiz yirmi yıl, iş dünyasında önemli ekonomik ve sosyal yıkım ve dönüşümlere sahne oldu. Şirketler, hızla değişen bir ortamda rekabetçi kalmaya çalışmak için iş modellerinde ve iş süreçlerinde düzenlemeler yaparak bu dönüşüme ayak uydurmak için çabaladılar. Ancak 2020 yılı ile başlayan süreç, şirketlerin alışık olduğundan çok daha büyük boyutta yıkım ve dönüşümlere yol açarken, alışageldik stratejilerin yeterli olmadığı açık bir şekilde ortaya çıktı.

COVID-19 küresel salgını, yakın tarihin en önemli küresel yıkım ve dönüşümlerinden birini tetikledi. Bu dönemi Deloitte, “Büyük Yıkım (Great Disruption)” olarak adlandırırken, bunun sonucunda ekonomilere, sağlık sistemlerine ve daha geniş anlamda insanlığa yönelik şoklar, küresel ekonomik ve sosyal seviyedeki zayıflıkları ortaya çıkardı.

COVID-19 krizi iş dünyasında bir çok konuyu da daha belirgin hale getirdi. Örneğin, McKinsey’in anketine göre, katılımcılar şirketlerinin iş modellerinin modasının geçtiğinin farkında. Sadece yüzde 11’i mevcut iş modellerinin 2023’e kadar ekonomik olarak uygulanabilir olacağına inanırken, yüzde 64’ü de şirketlerinin iş hedefe ulaşmalarına yardımcı olmak için yeni dijital işler kurmaları gerektiğini söylüyor.

Yaşanılan bu süreç, bir süredir rapor ve yazılarımıza da konu olan organizasyonların çeviklik kabiliyetlerinin, IT operasyonlarının ötesine geçerek, tüketici ile birebir ilgilenen pazarlama ve satış ekiplerinin de gündeminin merkezine gelmesini zorunlu bir hale getirdi.

Her ne kadar değişim ve dönüşüm zorlu olsa da çevik düşünen ve hareket edebilen pazarlamacılar için gerçek bir dijital dönüşüm fırsatı var. Çevik düşünme ve hareket kabiliyeti geliştirebilmiş pazarlama birimleri hız, şeffaflık ve müşteri memnuniyetinin artmasında birkaç adım öne geçme fırsatı yakalıyorlar. Ancak pazarlama organizasyonunu günümüz tüketici beklentilerini karşılar hale getirmek basit bir mesele değil. Bu amaçla pazarlama ve teknoloji ekiplerinin birlikte çalışması önemli bir faktör konumunda.

Yeni nesil tüketiciler, dijital teknolojileri daha fazla kullanırken, önceki nesillerden farklı satın alma davranışları sergiliyor. Teknoloji, tüketicilerin yeni ve daha yüksek beklentiler geliştirmesine de neden oluyor. Bu noktada, tüketiciyi anlayan müşteri odaklılık yıkıcı ve dönüştürücü pazarlama uygulamaları geliştirmenin en öncelikli konusu oluyor.

2020’lerin gündemi olacak müşteri deneyiminin, özel ve kişiselleşmiş bir halde sunulması; rekabetten farklılaşmak için yıkıcı ve dönüştürücü fikir ve uygulamaların hızla geliştirilmesi, deneme, düzenleme ve genişletilerek yayılmasının sağlanması gibi taktiklerin alışkanlık haline gelmesi kaçınılmaz.

Teknolojideki ilerlemeler, bu tarz pazarlama taktikleri geliştirmek için hem bize yardımcı hem de zorlayıcı konumda. Tüketiciler kişiselleştirilmiş veya insanlaştırılmış bir pazarlama deneyimi isterken; teknoloji, artan müşteri beklentilerini daha iyi karşılamaya yardımcı olabilir.

Yaşadığımız bu “büyük” yıkım ve dönüşüm aynı zamanda şirketler ve liderlerine düşünme, öğrendiklerini birleştirme ve girişimleri için cesur ve dinamik bir yapılanma yollarının belirlenmesi için fırsatlar da sunuyor.

Bu fırsatlara kısaca değinmek gerekirse:

  • Kurumsal dayanıklılık ve esnekliği geliştirirken, buna uygun organizasyon yapıları belirlemek. Dijital olgunluğu yüksek tutarken, öğrenme ve uygulamaya fırsat tanıyan bir yapılanma kurmak.
  • Hem tüketici hem de çalışanlar için “insanlaştırılmış” deneyimler belirlemek. Odağa “insan”ı koyarak ihtiyaçları, talepleri ve davranışları gözlemleyerek uygun deneyimler sunmak.
  • Online ya da offline ayırmaksızın hedef kitleniz için en uygun kanalları ve bu kanallar arasındaki bağlantıları kusursuz çalışacak hale getiren Omni-Channel altyapı ve süreçleri uygulamaya sokmak.

İnsanı odağa alan stratejiler, tasarım ve uygulamalarla ilgili fikir almak için bizimle iletişime geçin.