Esneklikte dijitalleşme etkisi

Dijitalleşmenin hız kazanmasıyla birlikte ortaya çıkan yeni nesil iş yapış şekilleri beraberinde yeni yetkinlikler de gelişmeye başladı. Esneklik bu yetkinliklerden biri olarak karşımıza çıkıyor.

Pandemi, iş hayatını kökten değiştiren bir mihenk taşı oldu. Bu dönemde değişime uyum sağlamak her şeyden daha fazla önem kazandı. Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayımlanan The Future of Jobs Report 2020 araştırmasında yeni ortaya çıkan yetkinlikler arasında yer alan esneklik pandemi ile birlikte değişime ayak uydurmanın olmazsa olmaz yetkinliklerden biri haline geldi.

Esnekliği farklı açılardan değerlendirmekte fayda var; kişilik, şirket kültürü, dijital düşünme gibi. Esneklik becerisinin ortaya çıkmasında ya da çalışanda gelişmesinde hangisinin etkili olduğu tartışmaya açık elbette ancak hepsinin bir şekilde tetikleyici olduğu açık.

Pandemi şartlarında değişen müşteri beklentileri, zorunlu olarak şekillenen çalışma koşulları, yüzyüze iletişimden vazgeçmek durumunda kalınması gibi pek çok faktör çalışanların şartlara uyum sağlaması için pek de fazla seçenek bırakmadı. Ya esnek olacaklardı ya da beklentileri karşılayamayarak uyumsuz… Kişilik açısından bakıldığında esneklik herkese uygun ya da herkesten beklenebilecek bir yetkinlik değil, özellikle de eski kuşaklarda ancak yeni nesil, belki de içine doğdukları ortam gereği bu konuda daha avantajlı başlıyor hayata. Özellikle teknolojinin de katkısıyla esneklik yeni neslin temel yetkinlikleri arasında.

Şirket kültürü açısından değerlendirdiğimizde, özellikle dijital dönüşümün hız kazandığı bu günlerde, esneklik çalışma modelinin ayrılmaz bir parçası haline gelme yolunda. Bu çalışma modelinin test sürüşünü pandemi döneminde yapmak zorunda kaldı şirketler ve buna uyum sağlayabilenler kendini kazananlar listesine yazdırabildi. Pandemi sonrasında hibrit çalışma modelinin pek çok şirket tarafından benimseneceğini gözlemliyoruz zira çalışanların büyük çoğunluğunun böyle bir beklentisi var. Kolektif House ve Harvard Business Review işbirliği ile hazırlanan Esnek Çalışma Rehberi’ne göre araştırmaların standart çalışma saatleri belirlemek yerine çalışanlara zaman ve mekân konusunda esneklik sunan şirketlerde çalışanların, bu konuda katı tutum sergileyen şirketlerin çalışanlarına kıyasla yaklaşık 2 kat daha yüksek performansa sahip olduğuna işaret ettiğine değiniliyor. Elbette şirket kültürünü korumak ve sürekliliğini sağlamak son derece önemli ancak çalışanlara sağlanacak esnekliğin artık şirket kültürünün bir parçası haline gelmesi gerektiği ortada.

Peki, esneklik sadece kişilik ya da şirket kültürü ile iş hayatının her alanına uygulanabilir mi? Bir şirket ya da çalışanın elinde uygun teknolojiler olmazsa ve bu teknolojileri kullanmasını sağlayacak düşünce yapısına sahip olmaması başarısının önünde önemli bir engel olacaktır. Alight’ın Workforce Mindset Study® başlıklı çalışmasına göre, her üç çalışandan biri işverenlerinin pandemi sırasında yeni teknoloji ve araçlar getirdiğini ve yüzde 56’sı diğer çalışanlarla e-postanın ötesinde iletişim kurmak için etkili araçlara sahip olduklarını söylüyor.

Artık dijital bir dünyada yaşıyoruz, günlük hayatımızdan iş dünyasına kadar her alanda dijitalleşiyoruz ve bu dijital dönüşüm ortamı daha esnek bir çalışma modelinin kapılarını sonuna kadar açıyor. Şirketlerin, özellikle hibrit çalışma modeli göz önünde bulundurulduğunda, ortak hedefler doğrultusunda çalışanlar arasında işbirliğini sağlamak için teknoloji altyapılarına yeterli kaynağı ayırmak durumunda. Bununla birlikte, çalışanların bu dijital kaynaklardan en verimli şekilde faydalanarak verimliliklerini artırmalarının önünü açacak dijital düşünme yapısına da sahip olmalarını sağlamalılar.